![]() |
![]() | #1 |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() bir adamla genç bir kızın hüzünlü hikayesidir bu yazı... ...ertesi gün adam her günkü gibi deniz kenarındaki o banka gittiğinde kızın gelmediğini görmüş. onun yerine bankta bir zarf duruyormuş. o anda içinde inceden bir sızı belirmiş adamın, mektubun ondan olduğunu ve içinde hiç de iyi bir haber olmadığını anlamış. korka korka, yanılmayı dileyerek açmış zarfı. ama hayır yanılmamış. "ben artık gelmeyeceğim, bekleme, anla beni nolur, hoşçakal..." oturduğu banka adeta çakılmış adam, ayaklarının altında hafiften bir sarsıntı hissetmiş ve sonra müthiş bir depremle sarsılmış her yer. ama adam oturduğu bankta milim kıpırdamıyor, gözlerini satırlardan ayıramıyormuş. binlerce kez okuduktan sonra, derin bir kederle mektubu buruşturup başını kaldırmış adam ve önündeki denize baktığında gözlerine inanamamış. yaş dolmuş gözlerini ovuşturup tekrar tekrar bakmış ama yok, göremiyormuş, yok olmuş koca deniz, yerinde uçsuz bucaksız bir çukur kalmış. şaşkınlık içindeki adam arkasını dönüp baktığında bir şok daha yaşamış. papatyalarla dolu yemyeşil vadi de yerinde değilmiş. onun yerinde de göz alabildiğince bir boşluk duruyormuş. o anda adam olup bitenin farkına varmış. çaresizce binmiş arabasına ve evine gitmiş... sonraki günler ikisi için de çok zor geçmiş. birbirlerini çok özlüyorlarmış. o günden sonra da her gün o banka gitmiş adam. gelmeyeceğini bile bile her gün gidip oturmuş aynı yerde tek başına, saatlerce önündeki ve arkasındaki boşluğa bakarak. ve her gün daha iyi anlamış, aslında o boşluğun içinde olduğunu. neden diye sormuş kırık kalbine, neden kaybettim onu, nerde yanlış yaptım? suçu yine kendinde bulmuş adam, onu hiç suçlamamış, cevap "sevmek" miş... onu çok sevdiği için kaybettiğini anlamış. ama onu sevmekten asla vazgeçmemiş adam. yokluğunda da devam etmiş sevmeye, kırgın kalbini susturarak. devam etmiş her gün o banka gelmeye... günler geçmiş ve o gün her günkü gibi banka geldiğinde şaşkın gözlerle önündeki çukura bakan bir kız görmüş adam. uzun siyah saçlarından hemen tanımış. o'ymuş. sessizce oturmuş banka. hemen arkasından kız da oturmuş yanına ve devam eden şaşkınlığıyla; -ama burda bi deni... adam cümlesini bitirmesine izin vermeden; -şşş biliyorum. artık yok, o günden beri, sen gittiğinden beri yok o deniz. döndün mü? -döndüm. demiş kız ve aylar sonra ilk kez adamın yüzüne bakmış. o anda anlamış yanılmadığını. hayatında hiç görmediği kadar sevgi dolu gözlerle gülümsüyormuş adam kıza. -özledim seni. -sanırım ben de. ikisi de çok mutluymuş. sabaha kadar anlatmışlar birbirlerine ne kadar özlediklerini, ne kadar acı çektiklerini, ve anlamışlar ne çok sevdiklerini. gülümsemişler birbirlerine... güneş aralık ayından beklenmeyecek kadar parlak ve sıcak doğmuş o sabah ve birden müthiş bir yağmur başlamış. öyle çok yağmış ki, kısa zamanda dolmuş, eskiden deniz olan derin çukur. kız ile adam gülümsemişler birbirlerine... ve güneş yükselmiş bahardan gelen ışıklarıyla... ve öyle parlamış ki, arkadaki vadi yeşermeye ve papatyalar teker teker çıkmaya başlamış topraktan. kız ile adam gülümsemişler birbirlerine... -seni seviyorum. -sanırım ben de. günler geçiyormuş ve her geçen gün daha çok seviyorlarmış birbirlerini. kız aşkla bırakmış kendini adamın kollarına... adam rüzgarın elleriyle okşamış saçlarını, sabah ayazlarıyla sarılmış, içine işlemiş kızın. günler geçiyormuş... bir gün kız kalkmış banktan ve papatya tarlasına doğru koşmaya başlamış. -hadi beni yakalaaa! adam yerinden kıpırdamamış, hüzün çökmüş yüzüne. kız yine seslenmiş: -yaa gelsene bak papatyalar harika kokuyor, toplasana benim için, taç yaparız. adamın yüzündeki hüzün çoğalmış. elleriyle gözlerini sildiğini gören kız hemen adamın yanına gelmiş. adam titreyen sesiyle konuşmaya çalışmış: -meleğim... ben gelemem senle papatya toplamaya, affet beni. aynı hüzün kızın yüzünde belirmiş ve gözlerinden damlalar dökülmeye başlamış. hiçbir şey demeden kalkmış yerinden kız ve doğruca papatya tarlasına koşmuş. az sonra elinde bir kucak papatya ve yanaklarındaki yaşlara aldırmayan sımsıcak bir gülümsemeyle dönmüş adamın yanına. -madem sen gelemiyorsun, ben de papatyaları sana getiririm. adam papatyalardan çok güzel bir taç yapıp takmış kızın başına. gülümsemişler birbirlerine... gözlerindeki yaşlara aldırmadan. o günden sonra kız hep o taçla gelmiş banka. günler geçmiş, kız büyümüş, ama yüzündeki gülümseme git gide azalıyormuş. adam sonun yaklaştığını anlamış... ve bir gün kız banka geldiğinde bir şey adamın dikkatini çekmiş. üstünde küçük papatyalar olan mavi bir elbise giymiş kızın başında papatya taçı yokmuş. adam korkarak sormuş ayakta dikilen kıza: -oturmayacak mısın? kız soğuk bir sesle cevap vermiş: -yok iyi böyle. -neden? -sıkıldım. -anladım. -tacını takmamışsın? -hıhı. -neden? bu kez cevabı kendi vermiş adam: -sıkıldın. kız hiçbir şey dememiş. bir süre denize denizi seyrettikten sonra adama dönmüş: -ben gidiyorum. beklediği bir cümleymiş bu ama yine de ürpermiş adam. hiçbir şey diyememiş, koca bir taş oturmuş boğazına. gözlerini kaçırmış kızın gözlerinden ve denize dönmüş yüzünü. kız tekrar etmiş: -ben gidiyorum, kendine iyi bak, hoşçakal. ve kızın uzaklaşan ayak sesleri duyulmuş. adam başını çevirip baktığında, az ileride genç bir çocuğun beklediğini görmüş. sonra kız birden durmuş, çantasından çıkardığı taçı denize atmış ve çocukla birlikte gözden kaybolmuş. kızın ardından öylece bakakalmış adam ve kalan son gücünü kullanarak açtığı ağzından 3 kelime dökülmüş "seni seviyorum meleğim" az sonra birden köpürmüş deniz, ufuklardan çoook büyük bir dalga kopmuş ve kıyıya doğru geldikçe büyümüş büyümüş büyümüş, gelirken bütün denizi topluyor, kendine katıyormuş dalga. adam üstüne doğru gelen kudurmuş deniz karşısında kılını kıpırdatmamış. nefretle kurbanını almaya gelen bir canavar gibi yaklaşan denize, kederle ve çaresizce gülümsemiş adam... az sonra müthiş bir uğultuyla kıyıya vurmuş deniz. sular çekildiğinde adam yerinde değilmiş artık. o günden sonra deniz ve papatya tarlası sonsuza kadar orada kalmış. adam ise denizin derinliklerinde... masal da burada bitmiiiiş. hani o gece sana anlattığım ve yarım kalan bir masal vardı hatırladın mı? uykun gelmişti ve neredeyse uyumak üzereydin başını koyduğun masanın üzerinde... "geç oldu yarın devam ederiz" diye söz vermiştim hatırladın mı? evet biliyorum sana veripte tutmadığım çok sözler oldu. ama bak bu sözümü tuttum geç de olsa. en önemlisi buydu zaten. çünkü ben en başından beri sana bir masal anlatıyordum, ve hayattaki bütün gerçeklerden bile daha gerçek bir masaldı bu. ama sen sonunu bekleyemedin. belki ben geç kaldım, belki sen erken davrandın bilmiyorum. ama yine de yarım kalmadı bu masal. fakat sonu böyle değildi, sonunda kız yine gidecekti belki, o bembeyaz ve kendinden büyük yüreğiyle kahramanca gidecekti. ama o, gerçekliğin aldatıcı sahteliğini seçti. seçim onundu... seçti... bedenine sığmayan kocaman yüreğini hoyratça söküp attı... ve herkes gibi, herkes kadar gitti... masal da burada bitti. ![]()
__________________ ![]() |
| ![]() |
![]() |
Tag Ekle |
adamla, genç, hikayesidir, hüzünlü, kızın, yazı... |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |